11 Aralık 2017 Pazartesi

Subliminal Mesaj Meselesi Hakkında Birkaç Şey

Bilinç bireyin farkında olduğu duygu, düşünce ve davranışları kapsarken subliminal yani bilinç dışı ise psişenin görünür olmayan yanıdır. Freud’a göre bilinç dışı içgüdüsel arzuların, ihtiyaçların ve psişik eylemlerin deposu gibidir. (Psişik enerji, bir yandan bireyin sağlıklı ve üretken biçimde işlev görmesini sağlarken bir yandan da bilinç dışı istek, kaygı ve anılarla başa çıkmasına yardımcı olur.)
Kişilerin geçmiş yaşantı, duygu ve düşünceleri bilinçten silinse de bunlar birey üzerindeki etkilerini bilinç dışında sürdürürler. Bilinç dışında yer bulan bu olgular genellikle toplum tarafından kabul görmeyen duygu, düşünce ve isteklerin yanı sıra travmatik yaşantılar ve bireye acı veren duygusal deneyimlerden oluşur. Tüm bu içerikler Freud’un bastırma adını verdiği savunma mekanizması yoluyla bilinçten bilinç dışı alana gönderilir.
Freud iki tür bilinç dışından biri olan bilinç öncesi kavramını ise tam anlamıyla bilinçli olmayan fakat belli durumlarda rahatlıkla bilince çıkabilecek gizil duygu, düşünce ve yaşantılar şeklinde tanımlar.(Ergin ve Köseoğlu,2016)
Subliminal mesajlar ise bilinç dışını hedef alan mesajlardır. (Bilinç dışı terimi Türkiye’de sıklıkla bilinçaltı şeklinde kullanılmaktadır.) Reklamcılıkta kullanıldığı ileri sürülen subliminal mesajlar, başka bir nesnenin içine gömülen sembol, işaret ya da seslerden oluşur ve bunlar normal insan algısının limitlerinin altında kalırlar çünkü o anda fark edilmemek üzere tasarlanmışlardır. Bu tür mesajların insanların bilinç dışına etki ettiği iddia edilmektedir. (nedir.com)
Türkiye’de subliminal mesajların kullanımı kanunla yasaklanmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar:
Hatice Ergin – Armağan Köseoğlu, Gelişim Psikolojisi, Nobel Yayınları, 2016, (7. Baskı) s.192
https://www.nedir.com/subliminal-mesaj

25 Ekim 2017 Çarşamba

Alman Reklamları


Avrupa’nın en büyük ve en zengin pazarı olan Almanya’da reklamların asıl amacının ürün hakkında gerçek ve güvenilir bilgiler vermek olduğu düşünülmektedir. Ürün veya hizmet hakkında doğrudan bilgi verme yaklaşımı önem kazanmakta, buna da gerçekçilik veya rasyonel tarz denilmektedir. Bu anlayışta dışa açık bir dil kullanılıp ürün hakkında güvenilir ve gerçek bilgiler verilir. Böylelikle tüketici rasyonel bir yaklaşımla satın alma konusunda ikna edilmeye çalışılır. Burada sunucular veya tanıklar tüketiciye ürün hakkında bilgiler aktarıp raporları test ederken ürün yeterliliği uzman kişi ve kurumlarca onaylanmaktadır. Ürünle ilgili teknik ayrıntıların detaylı bir şekilde verildiği reklam mesajlarında kalite, teknoloji ve tasarım ön plana çıkar (Elden). 

Genel kanıya göre Alman reklamlarının mizahtan yoksun olduğu düşünülse de dünyaca ünlü Alman araba markalarının tabiri caizse birbirlerine diss attıkları Alman reklamları bir ara çok konuşulmuştu. Bu reklamlarda birbirlerine verdikleri ince ve rekabet dolu mesajlar Alman markalarının da reklamlarında mizahı ustalıklı bir şekilde kullanabildiklerini gösterir.
Bahsi geçen reklamları görmek için buraya tıklayınız
Bu furyadan sonra son olarak 2016 yılında Mercedes yayınladığı reklamında Bmw’ye yönelik olarak “100 yıllık rekabet için teşekkürler, ilk 30 yıl oldukça renksizdi” şeklinde mesajı yer alır. Mercedes böylelikle herkese BMW’den daha eski bir marka olduğunu kibarca belirtmiş olur.



Yararlanılan Kaynaklar:

Müge Elden, Reklam ve Reklamcılık, Say Yayınları, İstanbul,2009





31 Ağustos 2017 Perşembe

İlk Sinema Filmi ve Reklam

Dünyanın gösterime giren ilk sinema filmi Lumeir kardeşler tarafından çekilen tren istasyonları hakkındaki bir belgesel filmidir. 28 Aralık 1895’de Paris’te bulunan bir kafenin bodrum katında gösterilen filmi otuz üç kişi izlemiştir. İzleyicilerin çoğu Lumiere Kardeşlerin yaptığının bir sihir olduğunu düşünüyordu. Bu filmi izleyenlerin, trenin ekrana doğru geldiği sahnede çığlıklar atıp salondan kaçmaya çalıştıkları rivayet edilmektedir (D. Karta).
Fransa’da aynı gün aynı kafenin bodrum katında 17 film gösterilmiştir. Bunlardan biri de Lumiere Fabrikalarından Çıkış (işletme reklamıyla ilgili olan bu ilk filmde senaryosuz ve sahnelemesiz olarak açık havada çekilen bir görüşme) görülmektedir. Lumiere’lerin bir başka filminde ise iki Sunlight kasası üzerine oturmuş iki çamaşırcı kadın görülür.  Bu açıdan bakıldığında markaların filmlerde yer alması ilk sinema gösterimine kadar dayanmaktadır. Fransızlar sinamatografi ve reklam üretimi konusunda I. Dünya Savaşı’nın başına kadar dünyada ilk sırada yer aldı. Bu tarihten sonra ise ABD’nin gerisinde kaldılar.(Cavalier,2004)
Türk Sinema Tarihi’nde ise,  14 Kasım 1914 yılında Asteğmen Fuat Uzkınay’ın çektiği, Yeşilköy’de bulunan bir Rus anıtı olan Ayastefanos Abidesinin yıkılışını gösteren filmle başlar. Türkiye’de ilk film gösterimi Yıldız Sarayı’nda, Bertrand adında bir Fransız tarafından, Padişah II. Abdülhamit’e 1896 yılında yapıldı. Bu film Lumeir kardeşlerin çektiği ve bir yıl önce Fransa da gösterilen Bir Trenin La Ciotat Garına Gelişi’dir. Bu filmin ilk halk gösterimi ise 1986'da bir Alman Yahudisi olan Sigmund Weinberg tarafından, İstanbul Galatasaray’daki bir birahanede gösterildi ve böylelikle Türk toplumu sinemayla tanıştı (Çelebialper).
Yararlanılan Kaynaklar:
Cavalier, J. J. (2004). Reklam ve İletişimde Yapım Teknikleri. Mete Çamdereli (çev.) Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Reklam ve Nostalji İlişkisi

Dubai-Medinat Jumirah Oteli
Kavramların iç içe geçmiş olduğu günümüz toplumunda, hiçbir şeyin modası geçmez. Günümüzde sürekli olarak yeni tüketim metaları yaratma zorunluluğu en büyük güçlüğün yaşandığı alanlardan biridir ve bu durum nostaljinin endüstrileşmesi sonucunu doğurmuştur.Nostaljinin tüketim amacıyla kullanımı, arzunun dışa vurumu ve kültürel değerlerin üretilmesiyle ilişkilendirilebilir. Söz konusu arzu nesnelerinin simgesel değerleriyle toplumsal değerler üretilir ve yeniden tüketime sunulur. Böylelikle haz sürekli olarak tekrarlanırken, nostalji de tüketim de sürekli olarak yenilenir. (Batı,2012).
Küreselleşen dünyada geçerli olan şeyler para ve popüler kültürdür. Nostalji de bu küresel kültürün bir parçasıdır ve maddi olmayanın maddeleştirmeye ve tekrarı olmayanın tekrarlanmaya çalışılmasıdır. Nostaljinin ütopik bir yönü olmasına rağmen ticarileşen nostalji bizi kendine özgü bir zaman anlayışına zorlar. Svetlana Boym’un tabiriyle “Müşterileri kaybetmedikleri şeyleri özlediklerine inandıran bir pazarlama stratejisi olarak ürünlere, nostalji enjeksiyonu yapıldığından bahsetmek mümkündür.” Geçicilik metalaştırılmış, medeniyetin bütün eserleri yeniden üretilerek tüketime sunulmuştur. Böylelikle tüketici hem modern olanın rahatlığı hem de fetişleşen geçmişe sahip olmanın keyfini yaşama imkânı bulmaktadır. (Boym,2009).
Örneğin Dubai’de, bir tarafı deniz bir tarafı çöl olan bu kentte, lüks otellerden biri olan Medinat Jumirah’ın ana binasının hemen yanında bulunan villalarla ulaşım su kanalları üzerinde dolaşan tekneler vasıtasıyla yapılır. Bu yapay su kanalları ile Dubai’de Venedik havası oluşturulmuştur. Hizmet, konfor, eğlence ve hoşnutluğun üst düzeyde olduğu bu alanlarda asıl amaç alışveriştir ve büyük ölçekli alışverişin yapılabilmesi için çok sayıda olanak sunulmuştur (Odabaşı,2004).
Nostaljinin endüstrinin hizmetine sunulması, olayların ve ilişkilerin içinin boşalmasına, anlamlılığını yitirmesine neden olmaktadır. Anlamı tüketime sunarken nostaljinin birleştirici özelliğinden yararlanan reklamcılar, bir yandan geleceğe duyulan güvensizliği yeniden üretirken diğer yandan bu güvensizliğe çare bulunduğu yönünde bir iddiada bulunurlar. Geleceğin belirsiz olmasına ilişkin yüksek derecede kaygı duyulması, geçmişin, geleneğin ve dolayısıyla nostaljinin güvenli sularına dönme arzusuna neden olmaktadır. Bu nostalji arzusunun farkında olan reklamcılar, nostaljik unsurları dolaşıma sokarak mikro düzlemde ürün/hizmet ve hedef kitle arasında duygusal bir köprü inşa etmekte; makro düzlemde ise kayıp, belirsizlik, güvensizlik gibi duygulara ve yabancılaşmaya neden olan sistemi perde arkasında, meçhul olarak bırakmaktadırlar (Taşkaya,2013).
Yararlanılan Kaynaklar:
Batı, U. (2012). Markething ya da Farkething Deneyimsel Pazarlama ya da Duyusal Markalama. İstanbul:Ece Bilişim Yayıncılık
Boym, S.(2009). Nostaljinin Geleceği. F. B. Aydar (çev.) İstanbul: Metis Yayınları.
Odabaşı, Y. (2000) Postmodern Pazarlama. 2. Baskı. İstanbul:Mediacat Yayınları.
Taşkaya, M. (2013). Reklamda Nostaljik Unsurlar: Kimlik Vaadive Anlamın Tüketimi. https://www.academia.edu/3794618/REKLAMDA_NOSTALJIK_UNSURLAR_KIMLIK_VAADI_VE_ANLAMIN_TUKETIMI_Nostalgic_elements_in_advertising_Promise_of_the_identity_and_the_consumption_of_meaning_

12 Haziran 2017 Pazartesi

Jurassic Park Sendromu


Günümüzde en modern bilim teknikleri tarihöncesi dünyayı kurtarmak için kullanılmaktadır. Tekno-nostalji vasıtasıyla icat edilen bu modern fikir özellikle Amerikan popüler kültüründe bir yankı bulmuştur. Bu yankıya Jurassic Park Sendromu da denilebilir. Tekno-nostalji fütürist ve tarih öncesi olduğu için her şeyi kapsıyormuş gibi görünür, bilhassa çağdaş tarihten ve yerel hatıralardan kaçınır.
Amerika Hollywood vasıtasıyla ulusal mitlerini yurt dışına ihraç etmektedir. Hollywood’da oluşturulan popüler kültür nostaljiye neden olurken bir yandan da kitleler üzerinde sakinleştirici görevi görmektedir. Jurassic Park da Hollywood’un oluşturduğu bir teknolojik peri masalıdır, bu film tükenmiş canlıların geri dönüşünü ve ardından ortaya çıkan çatışmanın çözümü üzerine kuruludur. Fakat bir peri masalı da olsa, geçmişi yeniden canlandırma girişimi, bilimsel ve teknolojik ilerleme serüveninin dahi akıldışı korkuları gizleyemediği bir korku filmine dönüşür.
Dinozorlar nostalji sanayisi açısından ideal bir türdür çünkü hiç kimse tarafından hatırlanmazlar. Bu türün yok olmuş olması, ticari başarının garantisidir ve aynı zamanda küresel çapta bir metaya dönüştürülmeleri sözkonusudur.
Dinazormani Amerika’da ulusal bir saplantı olarak başladı, bilimsel çalışmalara sinematografik özel efektlerin de eşlik etmesiyle soyu tükenmiş canlılar -sanal olarak da olsa- yeniden canlandırıldı. Böylelikle Dinazorlar Amerika’nın mitik hayvanına dönüşmüş oldular. Asya ve Avrupalıların kendi forklorları ve ejderhaları; Amerikalıların ise kendi tarih öncesi canavarı, bu canavarın aşkını ve ölümünü anlattıkları teknolojik masalları vardır. Avrupa Rönesansı’yla klasik kültürel mirasını gün yüzüne çıkarmıştır; Amerika ise Avrupa’ya üstün gelmek için bu tür tarih öncesi bir mirasa ihtiyaç duymuş ve bunu Hollywood vasıtasıyla kültürel bir formasyona dönüştürmüştür. Popüler kültürün bir ürünü olarak Dinozorlar Amerika’dan tüm dünyaya ihraç edilmektedir ve dünyanın farklı bölgelerindeki insanları, tarihini unutturarak tarihöncesini sil baştan filme çeken Amerikan mitinin örnek sahnelenişi olarak derinden etkilemektedir.
Yararlanılan Kaynak:
Boym, S.(2009). Nostaljinin Geleceği. F. B. Aydar (çev.) İstanbul: Metis Yayınları. (sayfa:66-70)

4 Mayıs 2017 Perşembe

İngiliz Reklamları

British Airways - 2012
İngiliz toplumunda olduğu gibi İngiliz reklamcılığında da birey ön plandadır. Dolayısıyla reklamlarda insanları grup halinde görmek pek mümkün değildir. Reklamlarda genel olarak bireylere ya da çiftlere yer verilmektedir. Bir ürünü almakla kalabalığın dışına çıkılacağı vaad edilir. “Birey ol, kendi işini kendin yap” mesajına sık sık rastlanmakta, bireyciliğin yanında erkeksilik ürünle birlikte pazarlanmaktadır.
Sunucu, destekçi, tanık kullanıcı gibi unsurları barındıran ders verme formatının yoğun olarak kullanıldığı İngiliz reklamlarında ürünün nasıl çalıştığından çok, kullanıcıya sağladığı fayda ön plana çıkmaktadır.
İngiliz reklamlarında ‘gençlik’ teması yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu daha az otoriter bir toplumun yansımasıdır. Bu reklamlarda gençler ebeveynlerine bir ürünü kullanmaları konusunda öğüt verirken görülebilmektedir.
İngiliz reklamlarının akla gelen ilk özelliklerinden biri mizahtır. Çünkü mizahın İngiliz kültüründe önemli bir yeri vardır. Genel olarak İngilizler mizahtan hoşlanmakta, İngiliz kültüründeki mizah anlayışından gurur duymaktadırlar.
İngiliz reklamlarında sıkça rastlanan bir diğer özellik ise reklamlarda sınıf farkının net bir şekilde gözlenmesidir. İngiltere’de reklam mesajları sosyal sınıflara göre farklılaştırılmaktadır. Bu durumun da İngiliz kültüründen ileri geldiği görülmektedir.
Yararlanılan Kaynak:
Müge Elden, Reklam ve Reklamcılık, Say Yayınları, İstanbul,2009

15 Nisan 2017 Cumartesi

Ayna Nöronlar

Psikolojinin DNA'ları olarak görülen Ayna Nöronlar, Vittorio Gallase ve Giacomo Rizzolatti adlı iki İtalyan bilim adamı tarafından 1990’lı yıllarda   maymunlar üzerinde düşünce okuma konusunda yaptıkları deneyler sırasında keşfedildi. Belli birtakım işleri yaparken aktif hale geçen bu nöronların, bir başkasını aynı işi yaparken görünce de aktif hale geçtiği tespit edildi. Bu nöronlar primatları, insanları ve kuşları karşısındakini taklit etmeye yönlendiriyordu ve bu özelliklerinden dolayı "ayna nöron " adını aldılar.
Ayna nöronların ortaya koyduğu duruma göre bir şeyi görmek ve bir şeyi yapmak aynı şeydir. Yani, bu nöron birisini bir şey yaparken seyrederken sanki kendisi yapıyormuş hissi vermektedir. Örneğin; katıla katıla gülen birini görünce kendimizi alamayıp gülmeye başlarız. Bunun gibi gerginlik, gerginliği; neşe, neşeyi bulaştırır. Yapılan bir araştırmaya göre mutlu yüzlere bakan insanların, gülerken gerilen kaslarının, kızgın yüzlere bakanların ise kaşları çatan kaslarının resme baktıktan 700 milisaniye içinde kımıldadığı görülmüştür. 
İnsanın ayna nöron sistemi, maymunlardan farklı olarak  beynin sol yarım küresinde ve özellikle dille bağlantılı olan Broca bölgesinde bulunduğu tespit edilmiştir.Fransa Jean Nicod Enstitüsü Öğretim Üyesi Pierre Jacob’a göre, çete davranışları ve sürü psikolojisi gibi öğelerin altında insan beynindeki ayna nöronlar bulunmaktadır.
Laurent Gaunell kitabında ayna nöronlardan şu şekilde bahsetmektedir;

(...) Aslında sanırım işe iki kişi iyi iletişim kurduğunda, arada akış olduğunda bilinçdışı olarak birbirlerine senkronize olduklarını ve sonunda benzer duruşlar sergilediklerini görerek başladılar. Zaten herkes bunu gözlemleyebilir. Örneğin restorantta aşık bir çift gördüğünüzde tıpatıp aynı konumda durmaları ender rastlanır bir durum değildir. (…)”

“Çok şaşırtıcı bu.”
"Bu araştırmacılar daha sonra, bu olgunun tersine çevrilerek yeniden yaratılabileceğini gösterdiler. Bir kişinin tutumuyla iradi olarak senkronize olunursa bu kişilerin karşılıklı olarak birbirlerini iyi hissetmesine hemen katkıda bulunuyor. Dolayısıyla bu, iletişimin kalitesini büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Ama bunun olabilmesi için sadece bir teknik olarak bunu uygulamak yetmez. Ötekinin dünyasını benimsemeyi samimiyetle arzulamak gerekir.”

“(…) eğer muhatabın duruşunu incelemek ve sonuç olarak buna uyum sağlamak gerekiyorsa insan doğallığını tamamen yitirir.”
“Söyleyeyim mi?”

"Neyi?”

“Zaten kendiliğinden, farkına varmadan yapıyorsun.”
“İki ya da üç yaşındaki bir çocukla iletişim kurmak istediğinde nasıl davranırsın?”
"Ee, şey kapıcının oğluyla konuşmuştum on beş gün kadar önce. Gün içinde kreşte ne yaptığını anlatmasını istemiştim ondan.”

(..) Küçük Marco’yla konuşmak için yere çömelmiş, onun boyuna inmiştim, sesimi farkına varmadan kısmıştım ve mümkün olan en basit,  onun söz dağarcığına en yakın olan sözcükleri seçmiştim. Kendiliğinden. Bunun için hiç çaba sarf etmemiştim. Tek istediğim bir Fransız kreşinin neye benzediğini bana anlatmasıydı.

"En inanılmazı ne biliyor musun?”

“Söyle!”

"Bu iletişim kalitesi yaratılabildiğinde ve belli bir süre korunduğunda o an öylesine değerli olur ki onu korumak için herkes farkında olmadan elinden geleni yapar. Örneğin el kol hareketlerini ele alırsak, eğer birisi kolunu hafifçe değiştirirse öteki de farkında olmadan onu takip eder.” (s.136-137)










2 Mart 2017 Perşembe

Apple’ın “1984” Reklamı


Apple’ın Esinlendiği George Orwell’ın 1984 Romanı
George Orwell, çağdaş klasikler arasına giren 1984 adlı romanında Big Brother tarafından yönetilen ve totaliter bir rejime sahip olan Ocieania’ nın korkularını anlatıyor.Bu kitabın öyküsü Winston ve Julia adlı birbirine aşık  iki kişinin otoriteye baş kaldırmasını konu edinir. Kitabın sonunda ise bu iki kişi tutuklanır, ayrılır ve birbirlerine ihanet ederler ve en sonunda Winston Big Brother’ı sevmesini öğrenir.

Reklamın Çekimi ve Yayınlanma Süreci
1970 ve 1980’lerde mikro bilgisayarları güçlü bir iş aracı haline dönüştüren, bilgisayar devrimi denilen oluşumun önderi Apple’dır. Fakat IBM Amerikan iş çevrelerinde çok tutulan kişisel bilgisayarı piyasaya sürünce Apple’ın önderliği kısa sürede yok olur.
Apple’ın kurucularından Steve Jobs ve yönetici John Schulley hem güçlü hem de kullanımı kolay yeni Macintosh bilgisayarı piyasaya sürerek toplumdaki desteği yeniden kazanmayı ve atılım yapmayı umut ettiler. Machintosh’un 1984’ün başlarında piyasaya çıkması göz önünde tutularak , ürünün devrim yaratan bir yenilik olarak sunulması kararlaştırıldı.
Reklamı İzlemek İçin Tıklayınız:https://www.youtube.com/watch?v=VtvjbmoDx-I

John Schulley’in anılarında öykünün geri kalanı   şu şekilde anlatılmıştır:
Apple’ın reklam ajansı Chat/Day fikri bir metin haline getirdi, ünlü film yönetmeni Ridley Scott’u aldı ve 60 saniyelik reklamı Londra’daki Sheepperton stüdyolarında, bazı yerel dazlakların, bir grup amatörün ve bir kadın çekiç atıcısının katılımıyla çekti. Sonuç çok alışılmamış bir reklamdı. Teknik özellikler anlatılmıyor, Machintosh’un neler yapabileceği sergilenmiyordu, hatta ürünün bir görüntüsü bile yoktu.Ancak dış ses ve akrandaki metin dolaylı bir mesaj verdiler;
24 Ocak’ta Apple Bilgisayar Machintosh’u sunacak
Ve
1984’ün neden 1984 gibi olmayacağını göreceksiniz.
Reklam 22 Ocak 1984’te Amerikan Fotbol Finali Super Bowl'da yayınlanması kararlaştırıldı. Amerika’da erkek nüfusun büyük bölümünün (Bilgisayarın en önemli satın alıcılarının) bu maçı seyretmesi bekleniyordu.
Sonuç olarak, maçın üçüncü devresinde yayınlana maçı 33.8 milyon kişi izledi (Reklam filmi sadece bir defa yayınlandı).İstenilen heyecan yaratılmıştı.Sculley’e göre maçı anlatanlardan biri ‘Vay canına o da neydi?’ demekten kendini alamamıştı.
Basın ve televizyon, reklamı başlı başına bir haber konusu olarak ele aldı ve bu durum Apple’a çok büyük, bedelsiz bir tanıtım olanağı sağladı.1984, tüm zamanların en etkin ve ünlü reklamlarından biri oldu ve toplam olarak 35 ulusal ve uluslar arası ödül kazandı. Bunlardan biri Cannes Uluslar Arası Reklam Filmleri Festivali Büyük Ödülü’ydü.
Yararlanılan Kaynak:
Paul Rutherford , Yeni İkonalar Televizyonda Reklam Sanatı, Çev. Mustafa k. Gerçeker, Yapıkredi Yayınları, 2. Baskı, 2000
Reklamı izleyen ve dev ekrandan kitlelere hitap eden Big Brother’ın ne dediğini merak edenler için dipnot:  “Bugün bilgi temizleme emirlerinin ilk yılını kutluyoruz. Tarihte ilk kez saf ideoloji bahçesini yarattık.Burada her işçi çiçek açacak böceklerden uzakta güvenlikte karşı gücü sağlayacaklar. Bizim düşüncelerimizin birleşmesi dünyadaki herhangi bir filo ya da ordudan çok daha tehlikeli bir silahtır.Biz tek halkkız, tek irademiz var. Tek karar. Tek amaç. Düşmanlarımız konuşmaktan ölecekler. Onları o karmaşalarıyla gömeceğiz. Biz kazanacağız (patlama)




22 Şubat 2017 Çarşamba

Super Bowl'da Yayınlanan THY Reklamı: Dünya Daha Büyük Keşfet

Reklamı İzlemek İçin Linki Tıklayınız: https://www.youtube.com/watch?v=p_gv6fRejLM

Morgan Freeman’ın oynadığı Türk Hava Yolları reklamı, Amerikan futbolunun şampiyonluk mücadelesi olan Super Bowl'un devre arasında yayınlandı. Amerika’nın bu en büyük ve en prestijli spor organizasyonunda yayınlanan THY reklamını yüz milyonlarca kişi izledi. Aynı zamanda ABD'li FOX televizyon kanalının maç öncesi yorum programı da Türk Hava Yolları sponsorluğunda sunuldu.(AA) 
Yayın hakları EUFA Şampiyonlar Ligi Finali'nden iki kat daha değerli olan, NBA finalinden de daha çok izlenen Super Bowl'u geçen yıl 800 milyon kişi izlemişti.
Hürriyet’in haberine göre; Amerika'da 51. kez düzenlenen Super Bowl finalini yaklaşık 188.5 milyon kişi izledi. Yayıncı kuruluşun 45 saniyelik bir reklam filmi için 5 milyon dolar talep ettiği final karşılaşmasında, THY geçen yıl da "Batman&Superman" reklam kampanyasıyla yer almıştı. Büyük final 170 ülkede canlı yayınlandı. Ünlü oyuncu reklam filmi için THY ile 1 milyon 250 bin Euro'ya anlaşmıştı.
Osar’lı Hollywood yıldızı Morgan Freeman, “Dünya Daha Büyük Keşfet” konulu reklam filminde Türk Hava Yolları uçağının kabininde yapılan çekimde, elinde hostesin ikram ettiği çayla birlikte şunları söylüyor:
"Kimilerimiz keşfedilmenin peşine düşer, heyecanla yola çıkarlar. Dünyaları buluşturup farklılıklardan keyif alırlar. Eğer siz de bizim gibi bu muhteşem gezegeni daha çok keşfetmek istiyorsanız, size eşlik etmeye hazırız. Şimdi. Dünya daha büyük. Keşfet"
Final müsabakasında yayınlanan reklam filmiyle THY oldukça geniş bir kitleye ulaştı. Dünya çapında tanınan bir oyuncu olan Morgan Freeman’ın reklam yüzü olmasıyla THY Freeman’ın prestij ve şöhretinden yararlanmış oldu.
Apple 1984 yılında Machintosh için çektiği George Orwell’ın romanı 1984 temalı reklamı Super Bowl’da, maçın üçüncü devresinde yayınladı ve maçı 33.8 milyon kişi izledi (Reklam filmi sadece bir defa yayınlandı). Basın ve televizyon, reklamı başlı başına bir haber konusu olarak ele aldı ve bu durum Apple’a çok büyük, bedelsiz bir tanıtım olanağı sağladı. Sadece bir defa yayınlanan bu reklam tüm zamanların en etkin ve ünlü reklamlarından biri oldu ve toplam olarak 35 ulusal ve uluslar arası ödül kazandı. Bunlardan biri Cannes Uluslar Arası Reklam Filmleri Festivali Büyük Ödülüdür. Apple’ın be reklam kampanyası başlı başına bir yazının konusu olduğu için sonraki yazıda daha detaylı olarak ele alacağız.
    Yararlanılan Kaynaklar:

    Rutherford, Paul, Yeni İkonalar Televizyonda Reklam Sanatı, Çev. Mustafa k. Gerçeker,   Yapıkredi Yayınları, 2. Baskı, 2000






13 Şubat 2017 Pazartesi

14 Şubat Sevgililer Günü

Eti Bemim'o Sevgililer Günü Ayı Reklamı
Dünyanın birçok ülkesine her yılın şubat ayının 14'ünde kutlanan sevgililer günü Katolik Kilisesi'nin  Aziz ilan ettiği bir din adamı olan St. Valentine'in öldüğü gündür. Milattan sonra 3. yüzyılda Roma İmparatoru II. Claudius genç erkeklerin evlenmesini yasaklamıştır. Nedeni ise ordusunu güçlendirmek istemesidir. Rivayete göre bu yasağa uymayan Aziz Valentine, gizli nikahlar kıyarak gençleri evlendirmeye devam etmiştir.Bu davranışının karşılığında M.S. 270 yılında 14 Şubat’ta idam edilmiştir. Bu nedenle her yıl 14 Şubat'ta Sevgililer Günü kutlanmaktadır.Bu güne Aziz Valentine Günü de denilmektedir. Valentine kelimesi,  batı toplumlarında hoşlanılan kişi veya sevgili gibi anlamlarda da kullanılır.

14 Şubat'ta gönderilen ilk sevgililer günü kartı 1800'lü yıllarda Amerikalı Esther Howland tarafından yollanmıştır. 14 Şubat o tarihlerden günümüze kadar çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline gelmiştir. Olayın doğal sonucu olarak ticaret canlanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin yoğunluk kazandığı bir dönem olmuştur. 14 Şubat'ta ve bu tarihe yakın günlerde sevgililer günü temalı çok sayıda reklam görmek mümkündür. Bu reklamların bazıları sevgililer gününe ve artan tüketime karşıt duruş sergilemesine rağmen yoğun ilgi ve beğeni alabilmektedir.

Son bir ek bilgi olarak Suudi Arabistan'da sevgililer günü kutlamasında kullanılan ürünlerin satışı resmi olarak yasaklanmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sevgililer_G%C3%BCn%C3%
http://www.aksam.com.tr/yasam/14-subat-sevgililer-gunu-nedir-nereden-cikti-tarihi-ne-14-subat-2017-hangi-gun/haber-595282




14 Ocak 2017 Cumartesi

Alışveriş Hastalığı: Alışverişkoliklik ya da Oniomani

Alışveriş hastalığının adı “oniomani”dir ve 1900’lerde tanımlanmıştır. Bireyin ihtiyaç dışı ve kontrolsüzce alışveriş yapması, zihninin yoğun bir şekilde alışverişle meşgul olması şeklinde tanımlanabilir. Dürtü kontrol bozukluğu ve bağımlılık sınıfında yer alan bu hastalığın altında doyumsuzluk, mutsuzluk, ikili ve sosyal ilişkilerde problem yaşama gibi sorunların yattığı bilinmektedir. Bu hastalığa sahip kişiler daha çok gergin veya üzgünken alışveriş yaparlar. Ayrıca depresyon, kaygı bozuklukları, bastırılmış duygular da alışveriş hastalığına yol açabilmektedir. Bu rahatsızlığa sahip kişiler hayatlarındaki duygusal boşlukları alışveriş yaparak doldurmaya çalışırlar. Alışveriş yapmak kişinin beyninden salgılanan mutluluk hormonu olan serotoninde artışını sağlar, bu durum alışverişin kişi tarafından sevilmesinin temel nedenidir. Yapılan araştırmalar kadınların, alışverişte ortalama 4-6 saat arasında zaman geçirdiklerini göstermektedir. Alışveriş hastaları tipik olarak; alışverişle beraber rahatlarlar ancak bir süre sonra bunun yerini pişmanlık duygusu alır. Yaşadığı gerginlikle alışverişe başlayan, aldıkça rahatlayan kişi; akabinde pişmanlık duymaya başlar ve içi içini yer. Bu kadar çok duyguyu bir arada yaşattığı için, ruhsal yönden yıpratıcı olan bu hastalık bir süre sonra, ne kadar alışveriş yapılırsa yapılsın tatmin sağlayamamaya neden olur (pedamed.com).
Amerikalı Psikiyatrist Gary Small Bir Psikiyatristin Gizli Defteri adlı kitabında alışveriş bağımlısı olan Brenda adlı hastasıyla arasında geçen diyaloğu şu şekilde aktarır:
“Söyler misin Brenda, ne hissettin oraya gittiğinde? Alışverişe çıkmak nasıl bir duygu uyandırıyor sende?”
Soru sorar gibi yüzüme baktı. “Nasıl olsun… İyi hissediyorum kendimi. Güçlü hissediyorum… Enerji doluyorum. Kontrol bende oluyor, etrafımdaki herkes nefesini tutarak kararımı bekliyor. Ayrıca her an gözümün içine bakan koca bir reklam ajansının sorumluluğundan da kurtuluyorum. Bazen sırf o satış elemanları üzerinde kontrol sahibi olmanın yarattığı baş döndürücü duyguyu yaşamak için sevmediğim şeyleri aldığım bile oluyor. Eğer gerçekten sevmişsem o zaman daha da iyi oluyor. Ona dokunduğumda, baktığımda, üzerime giydiğime heyecandan ürperiyorum. Avlanan ve avlayan heyecanı var bunda. (…)” Konuşurken transa geçmiş gibiydi. Yüzünde uzaklara dalıp gitmiş gibi bir ifade vardı. İlk içkisini tarif eden bir alkoliği anımsattı bana.

“Bu duygu kalıcı oluyor mu?” dedim.
“Şey, hayır, pek olmuyor. Eve gelip aldıklarımı dolaba yerleştirene kadar devam ediyor. (…) Sonunda aldıklarımın çoğunu geri götürüyorum. Geri verince rahatlıyorum ama çok da utanıyorum.”
“Öyle mi?”
“Eh, tabi. O heyecan verici avlar kısa sürede ışıltısını kaybediyor.” dedi.
2009 Abd yapımı Bir Alışverişkoliğin İtirafları isimli film konuyla ilgili detaylı bilgi veren eğlenceli bir komedi filmi.


Yararlanılan Kaynaklar:
Small, Gary – Gigi Vorgan, Bir Psikiyatristin Gizli Defteri En Sıradışı Vakalar, çev: Duygu Akın, Ntv yayınları, 58. Baskı, 2010, İstanbul